Gelmesini beklediğim neyse ve kimse gelmeyecek, ben de gitmeyeceğim, sadece duracağız. Durmak, eylemsizliğimin eylemi mi yoksa evrenimi sarsan devinimsel bir kara delik mi bilmiyorum. Ama yine de duralım, olur mu? Sen ordasın, bir adım ötemde.
Yalan söyledim. Sadece öyle olmasını istiyorum. Uzaktasın… Ruhunu bir vampirin tükenmeyen açlığıyla içime çekiyorum. Hücrelerin bedenimin içinde parçalarımı bütünlerken başım dönüyor. Ağlıyorum. Çok ağlıyorum. Damlalarımın izlerini takip ediyorum. Kalbim hızlanıyor.Kulaklarımda duyuyorum sesini. Bir iki üç bir ikiiki üçüçüç bir iki bir bir iki ikikikikikiki ..………………üçüçüçüçüçüç………..ÜÜÜÜÜÇÇÇÇÇÇÇ………….U…UU..UUU…UUUÇÇÇ.UÇ! UÇ! UÇ!
Dur!
Korkuyorum. Ne bu şımarıklık şimdi? Dursa daha mı iyi sanki? Hızlı ya da yavaş farketmez, hissetmek istiyorum. Gel yanıma, mahzenime gidelim.
Mahzenim belkiler, acabalar, keşkelerle dolu. Sıkıldım artık, birileri şu yalan kokan senaryoları yok etsin . Onlar yüzünden gerçekten sana ulaşamıyor, seni olduğun halinle sevemiyorum. Ben seni güzel kokan tenin, bilge sözlerin için sevmek istemiyorum. Böyle olmasın. Ben; yalnız kaldığımda, beni bıraktığında da sevmeliyim seni. Karşılık beklemeden sevginin kendisi uğruna seversem; bedenimi ve bedenini ,ruhumu ve ruhunu özgür bırakacağım. Özgürlüğün ve beklentisizliğin içinde doğacağız. İtiraf ediyorum. Şu an bekliyorum. Ne seni ne de kendimi böyle sevmeye hazır değilim. Ben hazır olduğumda gitmiş olucaksın. Yine de sana bunu söylemekten utanmayacağım. Seni Seviyorum.
Hadi çıkalım burdan . Karanlığı sevmem ben. Duyuyor musun beni?
Sessizlik…
Gitme. N’olur gitme. Kalbim sıkışıyor, başka bir bedende yarattığın seni görmek istemiyorum. Kaybetmek istemiyorum. Görmüyor musun? Sımsıkı tutmak, bırakmamak istiyorum. Kontrol etmeye çalışan bir makineden öteye geçemiyorum. Robottan farkım yok. Ağzımdan çıkan sözlerin kaçı yüreğimden geçiyor ki? Sevgi sözlerimin arasına serpiştirilmiş tahammülsüzlüğümün farkında mısın?
Yalnızlık…
Sesim bana geri dönüyor. Gitmiş. Duyulmuyorsam eleştirilmeyeceğim. Yargılanmayacağımı bildiğime göre içimdeki fahişe, katil, yalancı, tutsak, kıskanç çıkabilir. İşte şimdi mahzenin kokusunun bedenime yayıldığını hissediyorum. Karanlığı kuşandığında deliğinden çıkan şeyin ışık olacağını bilen bir ruh kırıntısı olarak mahzenimle birbirimize karışıyoruz. Beni bıraktı. Gittiyse, beni tercih etmediyse canını acıtmalı, onsuz da mutlu olduğumu kanıtlamalıyım.
Eziklik…
Sevgime karşılık bekleyince sevmiş olur muyum? Peki hissettiğim ne? Tanımını beklediğim şey içimde yaşar mı ? Beklediğim hiçbir şey bana gelmez, gelemez. Yolcumun yolunu bilemem. Sormamalıyım. Sorduğum, kanıt aradığım her inancın, duygunun bedeli; yok oluştur.
Ruhun İntiharı…
Kendini kaybetmek iyidir çünkü kaybettiğin neyse onu bulursun. Kaotik bir zihin yaratıcılığın ilk sihirli adımıdır. Kaos düzensizlik değil, düzeni yaratacak olan özgün ruhların adıdır.
Kaos yerinde duramadı. Boşaldı. Neye dönüşeceğini bilmeden yere düştü. Kalkmayı beklemeden, bir gün ayaklanacağından şüphe etmeden düştü. Düştüğünü bilmeden düştü. Çünkü o bilinç değil yoksunluktu.
Susmadı, konuştu.
’Özgürlüğümü kaybettiğim için üzülmüyorum .Size benden istediklerinizi veriyorum. Fahişeden bir farkım yok bu gece. Bana yosunlaşmış duygularınızı dayıyorsunuz.Beni kıskançlığınızla inletiyorsunuz. Acıyla bağırıyorum şimdi. Öyle sert yapıştınız ki, artık konuşamıyorum. Islak dudaklarınız dudaklarıma savaş açtı. Dudaklarımı şehvetle öperken beni susturmaya çalıştığınızı bilmiyordum. Gövdemde yayılırken sularınız,kalbime sahip olmak istediğinizi hiç düşünmezdim.’’
Susmadı,konuş…
Susmadı, ko…
Susmadı
Susma
Sus.
Comments