Seni düşünerek yazmak en zoru. Bilgisayarın başında gelmesini beklediğim şey belki giderken uğrar yanılsamasıyla bir umutla yazıyorum.Hayalim çok daha keskin bir şekilde giriş yapmaktı.
Ama olsun...
Bugün parlak bir zekaya ve keskinliğe ihtiyacım yok. Bugün kabuk tutmuş yargılara yer yok. Bugün ihtiyacım olan kendime açtığım alanın özgürlüğünü kutlamak. İçimdeki sessizliğe fırsat veriyorum çünkü bu sessizliğin ritme ve
'' işte bu benim hayatım'' diyeceğim ilahi bir melodiye dönüşeceğini biliyorum...
Dur bir dakika! Bilmiyorum, inanıyorum . Bir kadını güzel yapan ne altın orana en yakın kusursuzluğu ne de orantılı bedenidir; bir kadını güzel yapan yüreğini giyinmesidir. En güzel koku pahalı ve tahrik eden değil, cesaretin ve tutkunun yaydığı gerçeğin tılsımıdır. Bilgi insanların seni alkışlaması, takdir etmesi ve saygın görünmek için sadece bir araçken inanç, yolu bilmeden yol olma gücüdür. Öyle bir güç ki zihnin sınırlılığı karşısında sana sonsuzluğu vaad eder. Vaad edilen yolda şüphe duymassın çünkü sözün kendisi olursun.
Bu yol benim. Yol da benim, ölümünü bekleyen hasta da... Sanatçı da benim, köşe başındaki serseri de... İffetli kadın da benim, sularını verimli topraklara boşaltmayı bekleyen de... Her şey de benim, hiçbir şey de...
İşte tam bu varoluşsal bütünlüğün içinde kelimelerle dans etmeye, onlarla sevişmeye ve cümleleri bırakmaya hazırım. Sesim korkumdan, cesaretsizliğimden, özgüvensizliğimden titrese de kelimelerim sağlam kayalar üzerine inşa edilmeye hazır; beni bekliyor. Bekleyen sahibinin kapıyı aralamasından heyecan duyuyor ve bir gün kapıyı sonuna kadar açması için ''Bura senin mekanın '' diye haykırıyor. Kayıtsız kalamıyorum. Artık içerdeyim. Ben hazırım, sen hazır mısın?
Comments